Trenden indiğimiz ilk andan itibaren güzel insanlar hep bizimleydi.
Aah booking ah o zamanlar eski dostum booking kapanmamıştı. Daha trenden inmeden önce rezervasyonumuzu yapmış kalacağımız oteli belirlemiştik. Trenden inene kadar Erzurum hakkında bolca yazı okumuştuk ama yinede bir şehri tanımaya yetecek kadar bilgimiz yoktu. Sevgili telefonumun daha trenden indiğimiz ilk dakikadan donarak vefatından sonra kebapçıların önünde buyur abi gel aile salonumuz vardır efendim diye seslenen amcalardan birine oteli sorduk. Abi bize gardaş nerden gelirsin ne dolanirsin buralarda hele bi anlat demesiyle maceramızı anlatmaya başladık o ara ne olduysa anlamadım biz kars tren kar kış derken bir baktım abiyle karşılıklı oturmuş cağ kebabı yiyoruz. Yemeğimizi yedik çayımızı içtik sonra abi bize hesap bile ödetmeden arabasına bindirdi otelimize kadar bıraktı.
Biraz dinlendikten sonra yine aynı türküyle (Hele dadaş hoşmusan Dolu musan boşmusan Ayakların yan basir Yoksa sen sorhoşmusan) birbirimizi gaza getirip akşam 11de dışarı çıktık. Hava ben diyim -20 siz diyin -30 öyle bir soğuk. Bu derenin uzuni Kıramadım buzuni şeklinde her yer buz yani anlatsam inanmazsınız öyle bir buz ki patenini giy gel akşama hokey maçı var. Böyle böyle neşeli bir şekilde donmamak için türkü söyleyip dans ederek Erzurum sokaklarında yürürken çifte minareli medreseye geldik. Kapısının önünde tık tık tık komşu komşu kimse var mı şeklinde oynarken birden o heybetli kapı açıldı. İçeriden çıkan güvenlik buyurun gençler dedikten sonra Naz konuşmaya başladı söylediğine göre İstanbuldan gelmişiz erzurumda son gecemizmiş ve çifte minareli medresenin içini görmeden gitmek istemiyormuşuz. Nasıl yani? Şimdi neden yalan söyledi ki? Aah neyse sonuç olarak dünya tatlısı güvenlik görevlisi abimiz bizi içeri aldı, rehberlik etti üstüne birde çay ısmarladı.
Yorumlar
Yorum Gönder